2 Ocak 2009 Cuma

adanaspor

Adanaspor

Taraftarlık nasıl bir şeydir genel hatlarıyla bakalım:

* Başlık Adanaspor
* Çünkü bu noktada davamız Adanaspor
* Davamız da sevgiye dayalı, tutkuya bağlı, isterse körlemesine kime ne
* Buradan ekmek de yemiyoruz ki öyle bir derdimiz de yok, olamaz
* Salt sevgi, ötesiz berisiz
* Bir taraftardan da başka ne beklenir
* “Bizim takım” söz konusuysa bin düşünür bir söyleriz
* Ona zarar vermemektir bunun sebebi
* Buradan yükümlülük almadan dilimize geleni de söyleriz ama bu da taraftarlığa sığmaz o da ayrı bir mevzu
* Yani tüm hassasiyetimiz bir tür “sevgiliyi” koruma kollama meselesidir
* Tüm bunlar taraftar olarak bizim adı konmamış, bir yerlerde yazılmamış ama doğal bir bilinçle oluşmuş sorumluluklarımızdır, yazılmamış yasamızdır adeta
* Evet, reflekslerimiz var oluşa dairdir
* Annenin çocuğunu koruması gibi bir his, üzerine siz eklemelerinizi yapın bu çerçevede
* Takımla birlikte futbolcusuna da sahiplenir genel olarak (arızalı durumları istisna olarak kabul ediyorum)
* Taraftar açısından durumun bir özeti budur, ama çoğaltılabilir, tarzınıza göre devam edin içinizden



Futbolculuk nasıl bir şeydir genel hatlarıyla:

* Bir kere işidir bu
* Parasını kazanır, evini geçindirir (isterse en demagojik yanıyla söylensin), böyledir bu
* Alt yapısından yetişmişse kulübün, bu da ayrı bir aidiyet hissettirir, belki hissettirir, o kadarı pek bilinmez
* Tribünle kurulan iletişim başka bir enerji oluşturabilir (dikkat ederseniz “olabilirli” konuşuyorum, buradan bakınca haller pek net değil)
* Ne olursa olsun bir gün orada futbolcu olarak zamanının dolacağını da bilir, tabiatın kanunu bu
* Forma aşkı oluşmuş olabilir
* Hiçbir şey de oluşmamıştır
* Çıkar “topunu oynar”,
* Buna da selam durulur
* Tribünler de filan oynamaz
* İşte en çok da buna selam durulur, şimdi bu anda mevzuumuz selam durmaksa
* Dedik ya işidir bu
* Ama
* Ama işini de bir “sorumlulukla” yapar değil mi?
* Çünkü onun da bir muhakeme becerisi vardır
* O da “düşünen bir varlıktır”
* Hiçbir şey düşünmezse futbolculuk kariyerine dair “çıkarlarını” düşünür
* Bir süreliğine de olsa mensubu olduğu “topluluğun” bir parçası olarak oranın “itibarını” ve buna bağlı olarak kendi itibarını düşünür
* “En son söylenecek sözün, en başta söylenmemesi gerektiğini” düşünür; hem hayatın tüm hallerinde böyle değil midir bu incelik

Bizim meselemize gelirsek; buralardan örneğin Hakan için, Fuat için ne güzel şeyler yazdık. Fevzi’yi kanımızın son damlasına kadar savunduk. Emre’yi anlamalı, onu dikkatli izlemeli, dedik. Ersan Âdem Gülüm’e yapılanları kendimize yapılmış gibi hissedip üzüldük. Yahu, Ahmet Yıldırım’la devam edilsin, hocaya da gerek yok dedik bu noktada; ona o kadar inandık. Ki bu isimlerle şampiyonluk(lar) yaşadık.

Şimdi nasıl onlara veryansın edeceğim, onların emeklerini yok sayacağım ve durulan olayların devamında şu noktada, onca lafı ettim varsayıp, olası başarılarına nasıl sevineceğim?

Peki, ben bunları sıradan bir taraftar olarak buradan hissederken futbolcu veya futbolculuk hiç mi özeleştiri yapmayacak, hiç mi şapkayı önüne koymayacak?

Hiç demeyecek mi kendine:

*Durumlar ne olursa olsun ve hatta nasıl olursa olsun, ben bir camianın bireyiyim

*En büyük sevinci yaşadım onlarla tellere tırmanıp (siz o anı biliyorsunuz)

*Dost var düşman var

*Tökezlemeni bekleyip arkandan tekmeyi basacak çapta insanlar var

*Timsah gözyaşları denen bir “kavram” var

*Her işin bir adabı var

*Yahu şurada Adanaspor var

Evet, gördüğünüz gibi, sonuçta herkesin kendine göre bir beklentisi var. Herkesin kendince haklı olduğu bir dünyası var. Bu dünyanın da türlü dertleri var. Biz daha fazla kaşımayalım yarayı, uzattık da lafı. Bu mevzuya da nokta. Çünkü Adanaspor’u bekleyen güzel günler de var.

İnadına inancımız var!

Hiç yorum yok: