13 Kasım 2008 Perşembe

tribün terimleri/4


Tribünlerden
Epeydir yazmıyorduk tribün deyimlerine dair bir şeyler. Vakit olmadı ki, gündem hep hareketliydi, ancak ona yetiştik.
Bolu galibiyeti beklentisi üzerine bir şeyler yazmadan, araya bir tribün muhabbeti sıkıştıralım o zaman. Bolu maçı için de yarın bir şeyler yazarız, tabi ki bu yazma işi kendimize has öznelliğimizle olacak: )) çünkü umut etmezsek yaşamayız ki… Değil mi?

Satılmış Hakem
Maddeleyelim bakalım yaklaşımları…
• Tribünlerin hitidir bu saptama.
• TOP 10’un zirvesindedir.
• On yılların vazgeçilmezi.
• Her maçın favorisi, onsuz maç bitmez. Bitse de bir yanımız eksik kalır. Hatta bunu bağırmak için içten içe o maçta kötü durumlara düşmesini bile bekleriz: ))
• Haklılığımız veya haksızlığımız önemli değil. Önemli olan ortamın bunu ifade edebilmeye müsait olmasıdır. (bu aralar, üst üste birkaç maç, aslında sezon başından beri ortam hakemlerin böyle nitelenmesi için hiç bu kadar müsait olmamıştı)
• Tabi bu tepki yukarıdaki başlıkta yazıldığı kadar masum dillendirilmemekte. Aslını biliyorsunuz;) Şimdi o şekilde “niteleme” aslında çoğu zaman haksız yere yakıştırılır kara kaşlı, kara gözlü, aile babası, hatta ziyadesiyle eril, kiminde bıçkın, bazen “vadi” tandanslı bir memleket insanına. Ama canım bu “iltifatı (!)” hak edenine de siz bir taraftar olarak hiç mi rastlamadınız?
• Evet, çoğu zaman taraftar (olarak) duygusal tepkiler verir(iz) hakem kararlarına, bazen de abartır(ız). (Ve fakat hep bir haklılık payını saklı tutarız hanemizde.) belki haklılığımız da yüzdenin az olan diliminde bir yerdedir. Lakin o taraftar tüm yenilmişliğin, adaletsizliğin, zulmün kısmi faturasını hakeme keser. Çünkü o hakem aynı zamanda otoritenin resmi düdüğüdür, ceberut devletin, zalim vergi memurunun, köşede bize pusu atan trafikçinin, acımasız bankacının, ayartan kredi kartlarının, bilumum faturanın, baskıcı-dayakçı öğretmenin, işini yapmazken tersleyen memurun, tepemize inen jopun, bir türlü tarafsız olamayan federasyonun simgesi hatta o tribünde ve de resmiyette kendisidir…
• Hakeme ve temsil ettiği her bir şeye itaat etmeme refleksi kendi suyunda geliştirilirken, taraftar hayatın tüm kargaşası içinde, “hem dik durup hem de dikleşmek” istediğinde ( siz anladınız;) derdini o iki kelimeyle de anlatır.
Tepki öyle de koyulurken işte, taraftar geçmişte olmuş ve gelecekte elbette olacak türlü haksızlıklara sayar bunu. Nasrettin Hoca hesabı hemi de, testi kırılmadan denecekler densin de

Hiç yorum yok: