17 Aralık 2008 Çarşamba

yerli malı


* Birçoğumuz için artık sadece nostaljik çağrışımları olan sözcükler bunlar. Yeli Malı Haftası… O kadar… Başka da bir anlam ifade etmiyor. Bilinçli bir biçimde bilinçleştirilen millete şimdi krize karşı yerli malı kullan deniyor. Yarım yüzyıldan fazla bir zamandır yerli sanayiyi adeta özel bir gayret sarf ederek yok eden, Amerikan malının kompradorluğunu, hayır aslında uşaklığını yapan zihniyet şimdi böyle diyor. Geçiniz efendim, o devir mazi oluştur. Yaşlı kuşaktan yerli malı haftalarına dair hoş hatıralar dinleyelim artık.
* Örneğin ilk yerli otomobilimiz olabilecek olan “Devrim”in devrilmesiyle, piyasanın önce malum çevrelerin “işbirlikçiliği ve işbilirlikleriyle” Fiat’a peşkeş çekilmesiyle, şimdi de alayının iliklerine kadar yabancı menşeli olduğu bir sektörün temelli bir hâkimiyet kurmasıyla oluşan bir otomobil pazarında mı yerliliği tercih edeceğiz. Hangi yerliliği tercih edeceğiz?
* Kritik her bir noktası “babalar gibi” özelleştirilip yabancılaştırılan ülkemin nasıl bir halinden bekliyorsunuz bu hassasiyeti? Vatandaş olamaya dair hemen hemen tüm inceliğini, duyarlılığını kaybetmiş bir topluluktan mı umuyoruz bunu? Siz “bedava”dan bahsedin. Siz “cebimize ne girecek,” ondan bahsedin. Siz hele şu seçim zamanında, üstelik kışta kıyamette “kömürden” bahsedin. “Çin kömürü olsa da yakarım!” bilincinden(!) bahsedin. Gerisi hikâye…
* Ama yine de en masum haliyle “bir gün gelecek, hakiki yeli malı haftaları da kutlanacak” idealindeki bilince de selamımızı çakalım. (Ve üstat İhap Hulusi’nin konuyla ilgili bir “eserini” paylaşalım.)

Hiç yorum yok: