1 Aralık 2008 Pazartesi

hakem denen şey

F.A.

“Sana ‘Hakem Olamazsın Demedim’ Demiştim

Manisa Adana maçının ardından o karşılaşmanın hakemi F.A. için bir şeyler yazmış ve “Zagor’un Sözünde” bağlamıştık lafı; “gözümüz üzerinde olacak” diye.

* Ertesi hafta Beşiktaş maçını yönetmişti, sonra Trabzon maçında düdük çaldı. Ama bizim hafızamızda ekranın yanında bir yerde hep Manisa-Adana maçı oynanıyordu hala.
* Karşılaştırdık ister istemez ayrı maçların benzer pozisyonlarının farklı kararlarını, acı acı gülümsedik haliyle aradaki çelişkilere.
* Federasyon da hiçbir şey olmamış gibi, piyasada hiç hakem yokmuş gibi peş peşe BJK, Trabzon, Fenerbahçe maçlarına veriyor onu, vahim bir Arda vakasından sonra bile.
* Gerçi Oğuz Sarvan nezaretinde bir Adana maçı yönetti ki hazret, Emre üzerinden doğrulttu karizmayı dönüverdi devler sofrasına; ama orada bir “lokmalık” olmaya…

Üç büyük takımın maçına böyle pervasızca verilebiliyorsa F.A. art arda, demek ki nazarlarında o iyi bir hakemdir ve o vakit vay Türk hakemlerinin haline. En iyilerinden biri buysa ötekilerini görmek bile istemiyoruz.

Lakin her hafta ister istemez gördüklerimiz de bize ziyadesiyle yetiyor.

O, F.A. Manisa-Adana maçının 8. dakikasında bizim Emre’ye üst üste iki sarı kart gösterdi ya, sonra uzatmalar dâhil 98 dakikalık maçın 90 dakikasında bizi 10 kişi oynattı ya, siz şimdi şöyle düşüneceksiniz haklı olarak; “helal be, yürekli hakemmiş, maçın başında da gösteriyor kartları kimselerin gözünün yaşına bakmadan.”

* Hayır, kazın ayağı öyle değil.
* Cesaret dediğin, makul bir zamanda ve ortamda çıkar ortaya.
* Öyle her yerde cesur olamazsın (örneğin Arda mevzusu).
* Ona ayrı bir yürek gerekir ki “mangal gibi” benzetmesi bu esnada sigaranın közü gibi zavallı kalır.
* Gücü yettiğine cesurdur öyleleri.
* Ahlak, erdem, namus, mesleki haysiyet, otorite hep “yeri gelince”dir.

FİFA kokartlı hazretin son vakası bu hafta sonu oynanan Fenerbahçe maçında sahne aldı. Spor programlarının birinde izlemişsinizdir. Yine toparlayalım kendi lafımıza bağlanmak için;

*Fenerbahçeli Lugano, ama Fenerbahçeli bakın, ikili mücadelede yerde kalır.

*Pozisyon ona göre fauldür, üstelik bunun bir de cezası olmalıdır, “Fenerbahçeli” Lugano öyle düşünüyordur, kendince haklıdır da, bunu tartışmıyoruz, bu pozisyonun ve o düşüncesinin devamında FB’li Lugano ısrarla “kart işareti” yapar F.A.’ya.

*F.A. da ısrarla görmez bunu, “göremez”, görebilemez.

*FB’li Lugano işaretini ısrarla yaparken F.A. da ısrarla oradan kaçma hissiyatındadır, Lugano’nun haylaz çocuk bakışlarıyla muhatap olmamak ve durunu idare etmek için.

*Ve durumu idare eder F.A.

Oysa aynı F.A. bizim maçta Adanasporlu Emre’yi henüz 8. dakikada, sıradan bir itirazla ikinci sarıdan dışarı atmıştı.

Bu F.A.ların sorunu şu:

* Bunlar milleti belleksiz sanıyor.
* Onlarda hafıza mafıza ne gezer, diyorlardır bizler için.
* Nasılsa unutulur.

Haklılık payları yok değil, unuttuğumuz çok şey vardır aslında bir anlamda.

* Bu ülkeyi soyanı, milleti aldatanı, yalancıyı, sadakacıyı, üçkağıtçıyı, hortumcuyu, naylon faturacıyı, unuturuz.
* Yeter ki zarar direkt bize gelmesin.
* Cebimizden o anda bir şey çıkmasın.
* Yoksa devleti soyup soğana çevirmişler; aman canım, kim çalmıyor ki, der unuturuz.
* Ama bizim canımız böyle ciğerden yandı mı bakın bunu hatırlarız.
* Bir fil belleğiyle o acının peşinde oluruz. Yani unutmayız!

Bre F.A. yüzleş kendinle ve basiretsizliğinle, çık özür dile, belki bir affeden çıkar. Sadece bir hakem olarak kalma şu hayatta.

Zagor’un Sözü Bu!

Hiç yorum yok: